bugün

entry'ler (75)

drea de matteo

the sopranos'tan tanıdığımız ablamız californication'da bu hafta* karşıma çıkınca dumura uğrattı. hafiften balinaya evrilmiş.

seinfeld

bir dizinin ilk bölümünü izlerken samimi, içten tepkiler verilmez genelde. önce bi diziyi ölçüp biçersiniz, ben bunu izler miyim diye düşünürsünüz, aradaki kimyayı ölçersiniz. fakat seinfeld daha pilot bölümünden bana çok içten kahkaha attırmayı başarmıştır.

"you can't over-dry, it's like you can't over-die, once you die, you're dead... let's say you die and i shot you, you can't die again, because you're already dead... you can't over-die, you can't over-dry."

al capone

boardwalk empire'da karşımıza çıkmasıyla "ehe" dedirten meşhur italyan gangster.

six feet under

insanlık tarafından yapılmış en kusursuz dizi.

the losing edge

south park'ın 9. sezon 5. bölümü. kenny'i kapşonsuz gördüğümüz ender bölümlerdendir aynı zamanda.

bir sahnede stan'in babası güne güzel başlamak için beatles'dan helter skelter'i alarm olarak kurar. fakat alarm şarkı öncelerinde yer alan ses kaydıyla* çalar ve daha şarkıya girmeden adam uyanıp alarmı kapatır. gülmekten canım acımıştı resmen.

i saw the light

todd rundgren versiyonunun, six feet under 3x11 bölümü olan death works overtime'ın sonunda çıkarak ağzınıza sıçabildiği şarkıdır aynı zamanda.

fascination street

the cure'un en sağlam parçalarındandır. ilk keşfettiğimde bırakması çok zor olmuştu.

dave grohl

büyük bir led zeppelin hayranı olarak stairway to heaven'ı yorumlayışı her izleyişte yaran adam.

http://www.youtube.com/watch?v=0z6os1s_0zk

kate upton

kızımıza* overrated diyenler türemiştir hemen. olaya sadece yüz olarak baktığınızda kesinlikle kendisinden çok daha efsanevi karakteristik yüzler vardır, doğrudur. fakat total bir değerlendirmeyle kendisinin overrated olduğunu söylemek ayıptır, günahtır.

bu gözler bir kader keita'yı gördü böyle yardıran, bir de kate.

görsel

robert plant

dyer maker'daki "baby please don't go" diyişinin ikamesi olmayan; büyük led zeppelin'in büyük sesi.

kireçli kabak tatlısı

kabak tatlısını sevmeyen biri olarak ilk kez babamın zoruyla kadıköy çiya'da yediğim ve çok beğendiğim tatlıdır. her yer bu kadar güzel yapıyor mu bilmiyorum da baya mavi ekran vermiştim, bildiğimiz kabak tatlısı nasıl böyle olur diye.

together we stand divided we fall

galatasaray'ın basketbol maçlarında yıldızlı aslanların açtığı pankart olarak durur hep bir köşede.

yeryüzünün belki de en vurucu, büyülü şarkı sözü.

kate upton

1 dakika 42 saniyeyi harcamanın en muhteşem yoludur kendisi şu video ile.

http://www.evilchili.com/...kate_upton_in_slow_motion

tam da mustafa sarp'ın hayatımdan çıkıp gittiği gün tanıdım seni kate, nasıl bi zirve bu belli değil.

darius songaila

galatasaray'ın yeni transferi olması muhtemel.

bon jovi

tt arena'daki konserleri sonrası kuliste kendilerine galatasaray forması da verilmiş. gitmeden bi de kombine alırlarsa tamam bu iş.

büyüksün bon jovi.

gemide

bir jenerasyonun küfür altyapısını oluşturan, türk sinemasının kült filmi.

frances conroy

six feet under'daki oyunculuğu efsane olan kadın.

sean bean

yaşlandıkça daha da taşaklı bir adam olmuştur. eddard stark karakteriyle kendisini iyice sevdirdi.

galatasarayın süper lig de troll takım olması

kendi içinde çelişkili bir durum. yapmadıklarıyla bile ezeli rakibini ''sevince boğan'' bir galatasaray'ın troll takım olması, don't feed the troll felsefesine terstir zira.

game of thrones

normalde izlediğim dizilerin jenerik kısmını geçerim ama bu dizide geçemiyorum. o müziği her defasında duymak istiyorum. başka bir şey.

ayrıca kesinlikle beklediğimin aksine gümbür gümbür, bol savaşlı, kanlı orta çağ dizisi değildir. ismine paralel olarak krallıkların iç yapılarını, burada dönen oyunları gösteriyor bize daha çok. diziyi farklı yapan da bu.